''Fotoğraf çekmek, insanın aklını, gözünü ve
yüreğini aynı hizaya getirmesidir. Bu bir yaşam tarzıdır.'' demiş Henri Cartier
Bresson ne de güzel demiş. Çok doğru değil mi? Adapte oluyoruz çünkü tutkuyla
bağlanıyoruz, gözümüz ve yüreğimiz aynı anda belli bir nesneye odaklanıyor
çünkü içimizde tutku var. Doğru an ile doğru objeyi böylelikle resimleyebiliriz
de.
Yaşanılan an ile geçip giden zamanı hafızalarda bırakmak için adeta ölümsüz kılmak isteriz çoğu zaman. İyi-kötü, acı-tatlı birçok anıyı yaşarız. O duygularla var oluruz, geçip giden zamanın pişmanlığında mutlulukları tekrar tekrar hissetmek için bir objektif yakalarız.
Doğru anıyı doğru bir anda çekmek, hafızaların durağında... Geçmişimizi anarız, hayallerimizi çağırırız bir bebek kokusunda, çekilen objektiflerde görünmez olmak sadece tek bir şeye odaklanmakla. Anne karnındaki bir bebeğin ilk röntgen sonucunda, annenin hissettiği kıpırtı gibi hafızaya almak anıyı ilk günkü heyecanı anarcasına.
Biriktirmek isteriz anılarımızı, yaşamak ve yaşatmak adına.
Özlemleri anmak, hayalleri kucaklamak pahasına. Hatalarımızdan ders çıkarmak,
pişmanlıklarımızı yaşamamak anlamında, başarıya adım adım ilerlemek.
Koku, renk, duyular olmazsa olmazı belki de insanoğlunun,
yaşadığı anıları ölümsüz yapmak ve canlandırmak yeniden.
İnsanların göz göze değmesi gibi derinden okumak bir resmi,
güneşin doğuşu ile batışı arasındaki ince çizgi estetikliğine mucizelere
tanıklık etmek gibi, tırtılın kelebeğe dönüşmesindeki anı yaşamak, çay
buharının bir daha geri dönmeyeceği bilincinde oluşan deseni hafızalara kazımak
sübjektifliğiyle.
Bir yağmur yağar; solucan çıkar, salyangoz çıkar yerler
renklenir ve daha çok canlanır; toprak ıslanır ve havalanır, toprakta gül
vardır yaprağında su damlası, insana huzur verir. Toprağın kokusunda anı
yaşamak istercesine çarpıcı kalıcılığında tutkuyla.
Ruhumuzun en derinlerinde daha önceden keşfedemediğimiz
duygularla anı yeniden kodlamak. Hani Sezen Aksu diyor ya yine yeni yeniden
diye baktıkça derinlere dalmak sürrealist yolculuklarda.
Kışın ayazı, yazın güneşi demeden zamanı durdurabilmek adına
tutkuyla yaklaşmak. Duygularımızın çıkmazında terapiye rastlamak. Su akar da
geri döner mi? Tırtıl kelebek olur da kelebek tırtıla dönüşebilir mi? Bu hayran
kalınası anlarda insan hayal kurmaz mı?
Yaşlısı, genci çocuğu; acı çekeni, gülümseyeni;
kahkaha atanı, ağlayanı; sevgiye muhtaç olanı, seveni; zengini, fakiri
deklanşöre basmalı. Gidilmeyen yollardan gitmeli, gidilmeyene şans vermeli
parmak ucundaki deklanşör boşluğunda. Parçadan bütüne, bütünden parçaya giden
ince çizgi farklılığında hisleri yaşayarak anı koklamalı bir çocuk neşesinde...
FOTOĞRAFLARLA DOLU DOLU YAŞAMAK, SEVGİYLE KUCAKLAŞMAK DİLEĞİYLE YÜREKTEN :)
evet gerçekten fotoğraf çekmek de çekinmekte cok güzelll :)
YanıtlaSilTeşekkür ederiz katıldığınız için :)
SilÇok güzel bir yazi olmuş yüreğinize sağlık :)
YanıtlaSilTeşekkür ederiz sizin de yüreğinize sağlık :)
Sil